Kaliteli Okul, Kaliteli Eğitim
Dr. Yüksel Yeşilbağ
GİRİŞ
Günlük hayatın
tüm alanlarında hızlı değişimlerin gerçekleştiği günümüzde değişim sürecinin
yönetilmesinde en önemli araç eğitimdir. Eğitimin bu süreçteki rolü, hızla
tüketilen ve eskiyen bilgiye karşı (bir çözüm olarak) acilen ihtiyaç duyulan
bilgiyi yaratmaktır. Yeni bilgilerin yaratılması süreci ise mevcut olanların
sonuçlarıyla birlikte yeniden gözden geçirilmesi ve araştırma geliştirme
faaliyetleri sonucunda elde edilen bilgilerin yorumlanmasından oluşur.
Formal
eğitimin en temel öğesi olan okullar açısından değerlendirildiğinde okulların,
değişimin öncüsü olabilecek ve kendini sürekli geliştirebilecek bir yönetim
yaklaşımına, yeni ekonominin yeni eğitim yönelimlerine göre yapılandırılmaları
gerekir. Örneğin stratejik plan ve performans planı gibi önceliklendirilmiş
temel konularda hedefler belirlemeye ve belirlenen hedeflere ne kadar
yaklaşıldığını izlemeye yönelik çabaların yönetim eliyle teşvik edilmesi bu
yapılanmanın önemli bir parçasıdır. Bu tür uygulamalar bir bütün olarak okulda (yönetimden
öğretmen ve öğrenci performansına kadar) kalitenin artmasına yol açar.
Günümüzde gittikçe
yaygınlaşan çağdaş yönetim anlayışları, bir yandan okulların ortaya koyduğu
performansı geliştirirken, diğer yandan hem özel hem de kamu sektöründe rekabet
gücünü arttırmaktadır. Bunun yanı sıra kalite uygulamaları, ölçülemeyen bir
dışsallık olarak çalışanların ve bütünsel açıdan toplumun gelişimine de katkıda
bulunur. Bu doğrultuda çağdaş bir yönetim yaklaşımı olarak Toplam Kalite
Yönetimi, kurumlarda yönetimin kurumsal performansı sağlayacak politika ve
stratejilerin oluşturulması, yönetim ile çalışanlar ve işbirliği yapılan
kurumlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, kurumsal performansı birinci
derecede etkileyecek süreçlerin belirlenmesi ve izlenmesi konularına doğrudan
katkıda bulunur.
Günümüzün en
moda kavramlarından olan kaliteyi okul bağlamında tanımlamak kolay değildir. Bu
kavrama yüklenen anlam kişiden kişiye (ve kurumdan kuruma) değişmektedir.
Kimine göre kalite öğrencinin bir üst öğrenim kurumuna geçebilmesiyken, kimine
göre toplumsal yaşamında kullanabileceği bilgileri kazanabilme düzeyidir.
Kalite algıları farklı olduğunda okullar “sonuca” mı yoksa “sürece” mi önem
vermeleri gerektiği konusunda bir çelişki yaşarlar. Eğitim sisteminin merkezi
yapısının da dayatmasıyla sonuca ağırlık vermeye çalışırlar. Bu durumda
yalnızca “sınav odaklı” bir çalışma sistemiyle (test çözmeler, ezberlemeler
vb.) “öğrenme”den uzaklaşılır. Hâlbuki eğitim-öğretim sürecinde önemli olan
“öğrenme”dir. Dolayısıyla kaliteye ulaşmak için önemli olan yalnızca sonuca
değil daha da önemlisi sürece odaklanmaktır.
Sürece
odaklanıldığında (örneğin akademik açıdan zengin programlar, yöntemler ve
kaynaklar kullanarak, öğretmenin sınıf içindeki durumunu izleyip onu
geliştirecek önlemler alarak) sonucun da istenilen düzeye gelebileceği
unutulmamalıdır. Okullarda sürece odaklanma kavramı da çoğu zaman yanlış
yorumlanmaktadır. Süreç nedir? Sonuçlar hangisidir?
Okul
yöneticileri bazı durumlarda veli ve öğrencilerin beklentilerine karşı direnç
gösterememektedir. Örneğin öğrenci ve velilerin beklentileri pragmatist bir
tutumla sonuca yani bir üst öğrenim kurumuna yerleşebilme başarısı olduğunda
okul yöneticileri okuldaki tüm süreçlerini bu amaca hizmet edecek şekilde
yapılandırabilmektedir. Yani açık deyişle tek hedefin öğrenci ve velilerin
yukarıda bahsedilen beklentilerini karşılamak olduğunda eğitim ve öğretim
gerçek anlamından uzaklaşır, kavramların içi boşalır.
Kaliteli Okulun Özellikleri
Toplam kalite
yönetimi, kaliteli okulun altyapısını hazırlayacak bir araçtır. Bu araç esas
olarak çalışanların, öğrencilerin, velilerin ve okulun çalışmalarından etkilenen
toplumun değişik kesimlerinin beklentilerinin yerine getirilmesini temel alan,
çalışanların bilgilendirilmesini, yetkilendirilmesini ve takım çalışmaları
aracılığıyla tüm süreçlerin iyileştirilmesini hedefleyen bir yönetim felsefesi
olarak tanımlanabilir. Buradaki “toplam” kavramı, personel, eğitim programları,
eğitim materyalleri, öğrenci başarısı, iletişim, vb. boyutlarda yani yönetimin
her alanında kalite anlamına gelmektedir.
Toplam Kalite
Yönetimi, özel veya kamu hangi sektörde bulunursa bulunsun elde ettiği
sonuçlarla okulun bir adım önde olmasına yardım eder. Rekabet gücünü
yükseltmesinin temel nedeni, “kalite”yi yükseltirken “verimliliği” de
artırmasıdır. Oysa kalite yönetimi ilkelerini uygulamayan veya “mış” gibi
uygulayan bir okulda kaliteyi yükseltmek mutlaka maliyetleri artırmakta, bu da
kalite ve rekabet gücü açısından okula çok fazla bir katma değer
kazandırmamaktadır.
Kalitenin
çağdaş tanımı ve üst yönetimin kurumu yönlendirmesindeki etkisini dikkate
alarak basit ama etkin bir model olarak okulda kalite yönetiminin ilkeleri
aşağıdaki gibi şekillendirilebilir.
1. Çalışanlara, Öğrencilere ve Velilere Odaklılık
Kalite, tüm çalışanların tümleşik
çabalarıyla yakalanabilecek bir sonuçtur. Bu nedenle çalışanların mutlu
olmadığı bir okulun (diğer okullarından farklı) üstün sonuçlara ulaşması çok
zordur. Aynı şekilde öğrenci ve velilerin gereksinim ve beklentilerinin
dengelenmesi, dilek, istek ve şikâyetlerinin dinlenmesi ve değerlendirilmesi,
onların okula bağlılıklarını artıracak en önemli değişkenlerdendir.
2. Sürekli Gelişme (KAIZEN)
Kalitenin temel
taşlarından biri olan sürekli gelişme, Japonca kai: değişim ile zen: iyi, daha
iyi kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan “KAİZEN” terimiyle de ifade
edilmektedir. Bu sözcüğün asıl önemi, aynı zamanda bir felsefeyi, yaşam tarzını
ifade etmesidir. Japonlara göre KAIZEN, her geçen günün bir öncekinden daha iyi
olması için bireyin, işinde, evinde ve sosyal yaşamda sürekli çaba göstermesi
anlamına gelmektedir.
Okul için sürekli
gelişme, kademeli (küçük) ve sıçramalı (radikal) iyileştirmelerle iyi işlemeyen
süreçlere müdahale etmek anlamına gelir. Örneğin Satınalma sürecinde yaşanan
gecikmeler okulun eğitim ve öğretim süreçlerini etkiliyorsa, satınalma
sürecinin bir an önce iyileştirilmesi için eyleme geçmek gerekir.
Genel
hatlarıyla sürekli gelişme, okul için her zaman karmaşık bir teknik ile büyük
yatırımlar gerektirmemekte; aksine çoğu zaman küçük ve sürekli gelişmeye dönük
adımlar atılarak işe adanmayı gerektirmektedir.
3. Tam Katılım
Bilgi ve iletişim
teknolojileri ile yönetim bilimlerindeki gelişmeler okullarda hiyerarşik
düzeylerin birbirleri ile sürekli iletişim içinde olmasını sağlamıştır. Bu
durum organizasyon şemasında olduğu kadar yönetim biçimlerinde de değişmeye
neden olmuştur. Daha açık deyişle okullar artık okul müdürünün odasından
yönetilememektedir[1].
Bunun yerine kararların başta öğretmenler olmak üzere tüm paydaşların görüşleri
doğrultusunda alındığı, yetkelendirmelerin yapıldığı bir yönetim modeli
oluşturulmak zorundadır.
Yönetime
katılımın bir diğer önemli boyutu ise çalışanlardan gelen baskıdır. Günümüzde
çalışanlar, sadece maddi ve temel ihtiyaçlarını karşılayarak tatmin
olmamaktadırlar. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde önemli bir yer tutan,
insanın başarma, başka insanlar tarafından beğenilme, takdir edilme ve toplumda
saygın bir konuma sahip olma ihtiyacı, tam katılımın oluşması ve gelişmesindeki
en önemli etkenlerdir.
Günümüzde,
çalışanlar, kendilerini ilgilendiren her türlü kararın görüşülmesine ve
sonuçlandırılmasına aktif olarak katılıp, düşüncelerini ifade etmeyi, bu
konularda fikirlerinin alınmasını arzu ederler. Özellikle öğretmenler artık
“başkaları tarafından yönetilen bir araç” durumunda olmak istemezler.
4. Okul Kültürü
Kaliteli okul,
olumluya doğru bir “değişim” demektir. “Değişim” kavramının altında öncelikle
insan davranışlarında değişim, çalışma hayatında değişim ve yönetim anlayışında
değişim düşünülmelidir. Tüm bunlar okul kültürünün vazgeçilmez parçalarıdır.
Dolayısıyla kültür değiştirilmeden okulun ve okulun eğitim-öğretiminin kalitesinin
geliştirilmesi mümkün değildir denilebilir. Kültürün değişmesi için de
“zihniyet değişikliği” gerekir.
Kültür,
insanlara yapmak zorunda oldukları şeylerin neler olduğu ve nasıl davranmaları
gerektiği konusunda duygu ve sezgi kazandırır. Bu durumda okul kültürü, tüm
çalışanların düşünce ve davranışlarına yol gösteren paylaşılmış değerler,
normlar ve inançlardır.
Bununla
birlikte kalite kültüründe temel amaç, değişikliklere birebir uyum sağlamaktan
çok, belli ilkeler doğrultusunda değişiklikleri, okulla ilgili çevrelerin
beklentilerini karşılamak üzere yönetecek ve yönlendirecek bir yapının
oluşturulmasıdır.
Kalite
yönetimine göre yönetici, önceliğini kâr için değil, kültür için kullanmalıdır.
Odak noktası öncelikle kâr olduğunda, yapılması gereken fakat yapılmayan birçok
şey atlanabilmektedir. Esasında kâr ve kültür ölçütleri ilk bakışta sanıldığı
gibi birbirinden apayrı ve bağdaşmaz nitelikte değildir. Eğer yönetim, okul
kültürünü iyileştirme konusunda başarılıysa, okul daha verimli, daha rekabete
yönelik ve dolayısıyla uzun dönemde daha kârlı olacaktır.
Yapılan
araştırmalara göre bir okulda kalite yönetimini okul kültürüne adapte etmek en
az 4-5 yıllık bir süreyi kapsar, daha kısa sürede sonuç almak çok zordur.
Genelde ilk birkaç yılda hem kültür değişimi çabaları hem de bu konuda yapılan
yatırımlar tepki ile karşılaşabilir. Bu nedenle okulda bir kalite kültürü
oluşturma ve işbirliği yaratmada ön şart, çalışanların katılımını sağlamak ve
değişime karşı direncin üstesinden gelmektir. Bu yazıda bahsedilen tüm
ilkelerin okul kültürüne kazandırılması gerektiği de unutulmamalıdır.
5. Önce İnsan Anlayışı ve Birey Kalitesi
Kalite, her
şeyden önce temelinde “saygı” ve “nezaket” olan bir olgudur. Kime karşı saygı
sorusuna şu üç cevap verilebilir:
1.
Okulda, her bir çalışana ve bunların geliştirme ve
iyileştirme faaliyetlerine yaptığı katkıya saygı,
2.
Hizmet sunulan öğrenci ve velilere saygı,
3.
Okul dışında, okulun tüm çalışmalarından dolaylı veya
dolaysız olarak etkilenen kişilere saygı.
Bu
noktada anahtar kelime “memnuniyet”tir. Yapılan araştırmalar, iş hayatında
kişinin, istediği işte ve bu işin kendi bilgisi ve yeteneği bölümüne giren
kısmında çalıştığı sürece işinde daha verimli çalıştığını göstermektedir.
Beklentilerine uygun bir iş bulan kişi, aynı zamanda yaptığı işin karşılığında
maddi ve manevi ihtiyaçlarını tatmin etme olanağı elde eder. Gereksinim ve
beklentilerinin tatmin edilmediğini gören kişi ise işyerinde olumsuz bir takım
tutumlara sahip olur. Böylece hem işe ve mesleğe karşı bir tükenmişlik yaşamaya
başlar hem de işyerinde çatışmaların ortaya çıkmasına neden olur.
Kaliteye
odaklanmış bir okulda yönetim, öncelikle çalışanlar olmak üzere, hizmet sunduğu
tüm kesimlerin kendisi hakkında ne düşündüğünü yazılı (anketler, formlar vb.)
veya sözlü (gözlemler, görüşmeler vb.) iletişim araçlarından yararlanarak
ortaya koyar ve elde ettiği verileri değerlendirir. Algılama sonuçları ile
olması gereken sonuç arasındaki açığın nasıl iyileştirileceği konusunda bir
eylem planı yapar. Okul yönetimi, bu uygulama ile okulunun sürekli gelişme
yolunda olduğu mesajını verir. Zaten çeşitli şekillerde toplanılan bilgilerin
okulun temel politika ve stratejileri doğrultusunda kullanılmaması uzun vadede
okul yönetiminin karar alma ve problem çözme süreçlerini olumsuz yönde etkiler,
zira yönetim bir karar verme ve problem çözme sürecidir.
Okulun
kalitesinde temel mantık, “ilk seferde doğru yap”, ve “hata ortaya çıkmadan
önle”dir. İşi ilk seferde doğru yapacak ve hatayı ortaya çıkmadan önleyecek
unsur insandır, çalışandır. Dolayısıyla kaliteli bir okul yaratmanın temelinde
kişileri motive etme, yönlendirme, bilgi ve beceri düzeyini yükseltici
eğitimler verme gibi insan faktörünü geliştiren ve ön planda tutan uygulamalar
yatmaktadır. Yönetimin temel işlevlerinden biri de bu uygulamaları geliştirmek
ve verimliliği arttırmaktır.
6. Kurumsal Performans Yönetimi
Okulun
kalitesinin bir parçası olarak süreç yönetimi sistemi çerçevesinde okulun her
türlü başarısının veya başarısızlığının (performans da denilebilir) sürekli
izlenmesi ve geliştirilmesi gerekir. Kalite yolunda ilerleyen bir okul, önce
stratejik yönüyle ilgili hedefler belirler, sonra bu hedeflere ne kadar
ulaşıldığını belirli aralıklarla değerlendirir daha sonra da değerlendirme
sonuçlarına göre önlemler alır. Performans yönetimi, yukarıda anlatılan her bir
maddenin ne kadar başarıyla yürütüldüğünü de okul yöneticilerine,
çalışanlarına, velilerine ve öğrencilerine gösterecek bir araçtır. Bu nedenle günümüzde
gerek Dünyadaki gerekse Türkiye’deki okullarda yalnızca bu işe odaklanmış
çalışanlar bulunmaktadır.
Okulun
kalitesinin artırılmasının kazançlarından biri de, okulun karşı karşıya kaldığı
problemlerden gerçekçi ölçümlere dayanan sonuçlar çıkarabilme ve problemlere
doğru teşhis koyabilme gücü edinmesidir. Bu noktada önemli olan, değerlendirme
ölçütlerinin objektif, somut ve ölçülebilir olmasıdır.
Özet olarak,
yukarıda ifade edilen tüm ilkelerin yaşama geçirilmesi, liderlik kalitesine, süreç
kalitesine ve insan kalitesine bağlıdır. Okulda
her durumda eyleme ilk geçecek ve çalışanları yönlendirecek kesim okul
liderleridir. Kaliteli bir okulda okulun yönünü belirleyen ve bunu tüm
paydaşlarına ileten liderler vardır. Böyle yaparak okuldaki diğer liderleri de
çalışanlarını harekete geçirmek üzere birleştirirler ve motive ederler. Okulda,
paydaşları için kurumsal kimlik bilinci yaratacak değerleri, etiği ve kültürü
oluştururlar. Kaliteli okulda liderlerin en temel özelliği, ulaşılabilir
olmaktır. Özellikle çalışanların, istek ve önerilerine her zaman açık olurlar.
Ayrıca gerek çalışanlara gerekse okulun diğer paydaşlarına karşı dürüst ve
güvenilirdirler. Bu noktada liderler açısından temel ilke “öğüt verme, örnek
ol” ilkesidir.
Okulun
kalitesinde ikinci önemli olgu “süreç kalitesi”dir. Kaliteli bir okulun, tüm
paydaşlarının gereksinim ve beklentilerini esas alan ve bunları karşılamak
üzere tasarlanmış etkili yönetim sistemleri vardır. Bu yönetim sistemi, okulun
politika, strateji, hedef ve planlarının sistematik olarak hayata geçirilmesi
için süreç yönetimi mantığıyla oluşturulmuştur. Belirlenen süreçler etkili bir
şekilde yayılır, yönetilir ve iyileştirilir. Kararlar güncel performansa,
süreçlere, paydaş gereksinim ve beklentilerine, deneyimlere, hatta rakip veya
öncü okulların performanslarına ilişkin güvenilir verilere dayanılarak alınır.
Bunlara ek olarak okul, “kurumsal öğrenme”yi en üst düzeyde sağlamak için
çalışanlarının sahip oldukları bilgiyi keşfeder ve paylaşır.
Bir diğer
olgu, “insan kalitesi”dir. Kaliteli
okul, çalışanlarını, politika ve stratejileri doğrultusunda belirlediği
yetkinliklerine göre seçer, işe alır ve geliştirir. Okul, paydaşlar arasındaki
dengelerin çok hassas olduğu bir kurumdur. Bu nedenle bir yandan eğitimler
aracılığıyla çalışanların gelişimi sağlanırken, diğer yandan çalışanların istek
ve beklentileri en uygun oranda karşılanmalıdır. Bu, okulda çalışanların
çeşitli özendiricilerle (maddi ya da maddi olmayan) motive edilmesi, algılama
ölçümlerinden (özellikle anketlerden) ve gözlemlerden elde edilen sonuçların
değerlendirilmesi ve örgütsel yurttaşlık davranışlarının geliştirilmesi
anlamına gelir. Aksi halde varsa okuldaki çalışanları geliştirmeye yönelik hizmet
içi eğitimler kuruma fayda sağlamaz, hem düzenleyenler hem de katılanlar
açısından bir angarya durumuna gelir.
Okulda hizmet
içi eğitimlerden beklenen asıl fayda çalışanların mesleki niteliklerinin
geliştirilmesi aracılığıyla işin verimliliğini artırmaktır. Bu eğitimlerin
önemli bir maliyet yönü olduğundan, beklenen fayda doğrudan gözlenemediğinde
kurum için de maddi bir yük durumuna gelir. Kişisel gelişime inanmayan ya da
kendi gelişimlerine önem vermeyen çalışanlar ise asıl görevlerine
yoğunlaştıklarından bu tür eğitimleri zaman kaybı olarak görebilir ve eğitimlerden
verim alınmasını engelleyebilirler.
[1] Hâlâ
bu tür bir yönetim modelini uygulayan okullar olduğu bir gerçektir. Fakat bu
tür okullarda çalışanların yönetimle ilişkileri, çalışan memnuniyetsizlikleri,
devir oranları had safhadadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder